Şırnak'ta yok olan ormanlar ve Botan'ın sessiz çığlığı-Metin Yoksu
Şırnak'ta yok olan ormanlar ve Botan'ın sessiz çığlığı-Metin Yoksu
Düşünün ki 2018’den bu yana ağaç kesimleriyle başlayan ve sonrasında orman kıyımına dönüşen süreçte Gabar, Cudi ve şimdi de Besta bölgesinde nasıl bir biyoçeşitlilik bulunduğunu ancak tahmin edebiliyoruz.
Asopress - Metin Yoksu
Şırnak'ta sekiz yıldır orman kıyımı yaşanıyor. Ormanların içinde ne var? Kaç ağaç yok edildi? Yaşlı, genç demeden ağaçlar kesilip kamyonlarla mobilya sektörüne, fırınlara, kısacası odun sektörüne kurban edildi. Kaç ağaç kökünden koparıldı, kaç ağacın hafızası, hikâyesiyle yok edildi? Bilinmiyor! Börtüye, böceğe, en çok da kuşlara yuva olan ağaçlar, ormanıyla birlikte yok olup gitti. Kalanların da direnmeye takati yok! Dilsizler! Ormanın hafızası bilge ağaçlar, anıt ağaç statüsünü beklerken kaçı kesildi, yok oldu? Bilmiyoruz! Ekosistemin hafızası en bilgesi ormandır ve orman yok ediliyor.
Türkiye’de Anıt Ağaç statüsünde 10 bin 506 ağaç bulunuyor. Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde bulunan 4 bin 117 yaşındaki porsuk ağacı, bu ağaçlar arasındaki en yaşlı ve bilge olanı olarak kabul ediliyor. Peki ya Dicle-Fırat nehirleri arasındaki bereketli Mezopotamya coğrafyasının neresinde, kaç anıt ağaç var biliyor muyuz? Sadece Türkiye geneli sayıyı düşündüğümüzde, Şırnak’ın o kadim Besta, Cudi ve Gabar dağlarında kaç ağaç anıt niteliği taşıyordur, değil mi? Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Anıt Ağaçlar Projesi’nin verilerine göre Şırnak’ta tek anıt ağaç, İdil ilçesinde, yani Tor bölgesinde Meryem Ana Kilisesi’nin bahçesindeki 402 yaşındaki dut ağacıdır. Tor bölgesinde elbette daha fazlası mevcut; lakin konumuz Tor, yani Tûrabdîn değil, Botan’dır. Coğrafya idari sınırlarla anlatılamaz.
“ Botan neresi?” diyecek olursak; Dicle Nehri üzerinde Kürtçe adı Tile Navro, Türkçeleştirilmiş adıyla Çattepe, beş bin yıllık hikâyedeki adıyla Tel Fafan olan, kısacası Mezopotamya’nın ilk antik liman kentinden sonraki akış yönüne doğru sol taraf ve Hakkâri’ye kadar olan bölüme Botan diyebiliriz. Besta ise Namaz Dağları ile Herekol’un arasında bulunan alandır. Botan’ın engebeli yapısı ve derin kanyonları, bölgenin özellikle de sıcaklık farklılıklarıyla biyoçeşitliliğe büyük katkı sunar.
Şırnak'ın biyoçeşitliliği
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Nuh’un Gemisi Projesi”ne göre Şırnak ili sınırları içinde bin 728 takson bulunuyor. Bunların yüzde 6,3’ü (109’u) endemik, yüzde 0,3’ü (13’ü) ise lokal endemiktir. Canlı gruplarına göre ayıracak olursak; bin 448 damarlı bitki, 186 kuş, 32 balık, 31 sürüngen, 29 memeli ve 4 çift yaşamlı tür vardır. Üstelik bu sayıların Botan bölgesinde henüz yapılmamış ya da yapılamamış araştırmalar nedeniyle eksik olduğunu hatırlatmak gerekir. Örneğin Cizre ile Güçlükonak arasında, Gabar Dağı’nın yanı başında Leopar Sazanı keşfedildi; hem de aynı hafta içinde üç tane! Bu tür bakanlığın veri bankasında bulunmuyor.
Düşünün ki 2018’den bu yana ağaç kesimleriyle başlayan ve sonrasında orman kıyımına dönüşen süreçte Gabar, Cudi ve şimdi de Besta bölgesinde nasıl bir biyoçeşitlilik bulunduğunu ancak tahmin edebiliyoruz. Siirt il sınırları içinde yer alan Botan Milli Parkı’ndaki biyoçeşitlilik, Avrupa kıtasının sayılarıyla yarışır nitelikte... Botan’ın derin kanyonları ve sıcaklık farklılıkları, bitkiler başta olmak üzere biyoçeşitlilik zenginliğini önümüze seriyor. Besta’nın zengin su kaynakları ve dereleriyle birleşen kanyonları, buradaki canlı yaşamının —kısacası yabanın büyüklüğünün— insanı hayran bırakan bir bütün olduğunu gösteriyor.
Ağaç kesimi değil orman kıyımı
1990’lı yıllardaki çatışmalar ve 2018-2020 yılları arasında yaşanan orman yangınları, bölgenin ne kadar tahrip edildiğini bize anlatıyor. Hava fotoğraflarına baktığımızda, 2018 ile 2020 yıllarındaki Besta yangınlarında önemli alanların yandığını görebiliyoruz. Bu yangınlar sonrası meşe ağacının inadı, bölgenin yeniden yeşermesine neden oldu. Fakat bu defa da 2018 yılında başlayan ve hâlen devam eden orman kıyımı, yani kimilerinin deyimi ile “ ağaç kesimleri”, bölgede yaban hayatının tasfiyesi anlamına geliyor.
Bakanlığın resmi verileri ve eksik olan verileri dahi bize bir hakikati gösteriyor: Ormanlarda uzun yıllardır süren ve kimilerinin “ ağaç kesimi” dediği, oysaki orman kıyımı olan uygulamalar, tüm coğrafya açısından düşünüldüğünde bir ekokırım suçudur. Ormanların neden kesildiği, esas amacın ne olduğu ise hâlen net olarak bilinmiyor. (Sömürge politikası demek kolaya kaçma olacaktır) Veri eksikliği gün gibi ortada.
Botan'da hedef ormanın yok edilmesi
Orman kıyımı özellikle anıt ağaç niteliğindeki devasa ağaçlarda yoğunlaştığı edinilen bilgiler arasında bulunuyor. Örneğin Şırnak’ın Balveren beldesinden Namaz Dağları’na doğru toprak yoldan jandarmalardan özel izin alabilirseniz Besta’ya giriş yapabilirsiniz. Ancak buradan sonrası yasaklı; özel güvenlik alanları ve yaklaşık 20, belki daha fazla köyün bulunduğu, fakat köylere girişlerin yasaklandığı bölgelerdir. Besta, zengin su kaynaklarıyla da bilinir. Sulak alanların varlığı kuş çeşitliliğine de önemli bir imkân sunar. Burada yol açmaya çalışan korucular, emir aldıkları üst rütbelilerin haritalarına göre traktörlerle yol çalışması yapıyor. Önlerine çıkan devasa ağaçlar —ki çoğunlukla anıt ağaçlardır— bu yol çalışmalarında kesiliyor. Bir anıt ağaç, deyim yerindeyse, tek başına bir traktörü dolduracak büyüklükte olabiliyor.
200 yıllık ceviz ağacı
İşte Besta’da sadece tek tek ağaçlar değil, bir bütün olarak orman ve ekolojinin hafızası yok oluyor. Ekokırım dememizin nedenlerinden biri de bu kıyımdır. Örneğin Çeme Heşet mevkiinde 200 yılın üzerinde olduğu tahmin edilen bir ceviz ağacı kaderine terk edilmiş durumda. Oraya gidebilen köylüler, ağacın anıtsal tescil edilmesi için fotoğraflarını basına servis etti. Bölgedeki köylülerin yaşlı ağaçların konum bilgilerini ve fotoğraflarını kayıt altına almaları çok önemlidir; çünkü işlenen suçun farklı boyutlarını bu şekilde kanıtlamış olabiliriz.
Ne yapmalı?
Besta, Cudi ve Gabar, kısacası Botan’ın kadim ormanları bir bir yok ediliyor. Sürekli barıştan söz ediyoruz. Barışın acilen coğrafya için de hayata geçmesi gerekiyor. Orman kıyımı durdurulmalı; bölgeye uygun ağaçlandırma faaliyetleri yapılmalı; biyoçeşitliliğin envanteri çıkarılmalı. Kesilen alanlarda acil ağaçlandırma yapılmalı. Bölgeye giriş çıkışlar yine kontrollü yapılabilir ama korumak için! Bölge milli park edilecek bir kapasitesi vardır. Her türlü madencilik faaliyeti yasaklanmalıdır. Ve en önemlisi, kalan son anıt ağaçlarımız özel bir çalışma ile koruma altına alınarak tescillenmelidir. Bu barışın, yani ekoloji ile barışın, en temel gerekliliği değilse nedir?
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.