Barış ve Ekoloji Mücadelesi: “Ekokırımları ancak onurlu bir barışla durdurabiliriz”
Barış ve Ekoloji Mücadelesi: “Ekokırımları ancak onurlu bir barışla durdurabiliriz”
DEM Parti Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Melis Tantan: Ekokırımlar onurlu bir barışla sona erecek.
Fotoğraf: Jinnews
Asopress - Ekoloji yıkımların sona ermesi için barışın bugünden devreye girmesi gerektiğine işaret eden DEM Parti Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Melis Tantan, "Ekokırımları ancak onurlu bir barış ve demokratik, ekolojik bir toplum yaratarak durdurabiliriz" dedi.
Jinnews’ten Rozerin Gültekin’in haberine göre, barışın inşası ile ekolojik yıkımların sona erdirilmesi arasındaki ilişkiye dikkat çeken ekolojist Melis Tantan, “Ekokırımları ancak onurlu bir barış ve demokratik, ekolojik bir toplum yaratarak durdurabiliriz. Biz de elimizden geleni yapacağız. Çünkü barış aynı zamanda doğaya da gelmek zorunda” dedi.
Yıllardır süregelen savaş politikaları nedeniyle doğa ağır bir tahribata uğruyor. Özellikle Kürt illerinde yaşanan doğa talanı, ekolojik krizleri derinleştiriyor. Ekolojistler ise barış olmadan ekolojik yaşamın mümkün olamayacağını vurguluyor.
“Barış, Doğaya da Gelmek Zorunda”
Barış görüşmelerini ekoloji mücadelesi verenler olarak desteklediklerini belirten Melis Tantan, ekoloji hareketinin bu süreçte sorumluluk almaya hazır olduğunu söyledi. Tantan, “Savaş, en büyük ekokırım nedenidir. Dolayısıyla savaşın sonlandırılmasına yönelik atılan her adım, doğayı korumaya yönelik bir adımdır. Bizler de onurlu bir barışın sağlanmasını bekliyoruz. Çünkü barış aynı zamanda doğaya da gelmek zorunda; bunu çok iyi biliyoruz” diye konuştu.
Savaşın Yarattığı Ekolojik Tahribat
Savaşın yalnızca insanları değil, doğayı da yok ettiğini belirten Tantan, ormanların yakılmasıyla başlayan sürecin orman kesimlerine dönüştüğünü kaydetti. Özellikle Şırnak’ın Cudi ve Besta bölgelerinde ormanların büyük oranda yok edildiğini söyleyen Tantan, “Savaş politikalarıyla ekonomik çıkar politikaları birleşti. Ağaçlar artık sadece kereste olarak görülüyor. Su kaynakları da aynı şekilde gasp ediliyor. Bismil’de Dicle’yi besleyen suların barajlarla nasıl kesildiğine tanık oldum. İki yıldır o sular can suyu bile bırakılmadan tutuluyor. Kuraklık artıyor, bitkiler ve hayvanlar ölüyor, köyler yaşam imkanını kaybediyor” dedi.
“Su Hem Gasp Ediliyor Hem Kirletiliyor”
Su kaynaklarının hem gasp edildiğini hem de kirletildiğini vurgulayan Tantan, “Kürt coğrafyasında barışın inşası, aynı zamanda nehirlerin özgürce akması anlamına gelecek. Su durgunlaştırılıyor, kirletiliyor, kendini temizleyemiyor. Dağlar ve yer altı suları korunmazsa, bu kriz daha da büyür. Güvenlikçi politikalar nedeniyle dağlar deliniyor, madenler, petrol projeleri hayata geçiriliyor. Gabar’daki petrol çıkarımı bunun en çarpıcı örneği. Batman’da her yerde sondaj makineleri var. Şimdi Diyarbakır’ın ilçelerinde de Kanada merkezli şirketler petrol arıyor. Barış görüşmeleri yürütülürken bu yağma projelerinin de durdurulmasını bekliyoruz. Aksi takdirde samimiyet sorgulanacaktır” ifadelerini kullandı.
Ekokırımla Mücadele İçin İlk Adım: Maden ve Baraj Projeleri Durdurulmalı
Melis Tantan, Kürt illerinde ekolojik yaşamın yeniden kurulabilmesi için öncelikle maden ve enerji projelerinin durdurulması gerektiğinin altını çizdi. “Urfa’da devasa güneş enerji santralleri (GES) tarım arazilerine kuruluyor. Dicle Nehri üzerine yeni barajlar inşa edilmek isteniyor. İliç’teki siyanürlü altın madeni kapatılmalı. Demokratik, ekolojik bir toplumu inşa etmek için kentlerde, ilçelerde, köylerde ekoloji meclisleri kurmamız gerekiyor” dedi.
Bilimsel çalışmaların eksikliğine dikkat çeken Tantan, “40 yıllık savaş, ekolojik hafızayı ve bilimsel çalışmaları sekteye uğrattı. Koruyacağız ama neyi koruyacağımızı bilmiyoruz. Bilimsel bilgi ile kadim bilgilerin birleştirilmesi gerekiyor. Yaban hayat alanlarının korunması, gelecek nesiller için çok önemli. Her yere ağaç dikmek orman yaratmak değildir. Her ekosistem kendi dinamiğiyle korunmalı” dedi.
Ekoloji ve Barış Mücadelesi Ortak Zeminlerde Buluşmalı
Melis Tantan, ekoloji mücadelesi ile barış mücadelesinin birbirinden bağımsız olamayacağını vurgulayarak şöyle devam etti: “Savaş, en büyük ekokırım nedenidir. Mezopotamya bunun en açık örneğidir. Doğaya savaş açan zihniyet, insana da savaş açmıştır. Silahların susması, güvenlikçi politikaların terk edilmesi ve doğayı koruyan politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Barış olmadan doğa kurtulmaz; doğa özgür olmadan da barış olmaz. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmalarla toplum da doğa da özgürleşebilir. Rojava’da bunun örneklerini gördük.”
“Ekokırımları Ancak Demokratik Ekolojik Toplumla Yok Edebiliriz”
Tantan son olarak Türkiye ve Kürt illerinde yaşayanlara çağrıda bulundu: “Öncelikle Kürtler kendi doğasına sahip çıkmalı. Şırnak’taki basın açıklamalarına tüm halk katılmalı. Diyarbakır’da madenlere, Mardin’de GES projelerine karşı köylülerin yanında olunmalı. Barış için nasıl kenetleniyorsak, doğayı korumak için de kenetlenmeliyiz. Türkiye’nin dört bir yanındaki doğa ve ekoloji savunucuları olarak yüzümüzü Kürt coğrafyasına döneceğiz. Koruma ve yeniden yaşatma mücadelesini birlikte sürdüreceğiz. Ekokırımları ancak demokratik, ekolojik bir toplum yaratarak durdurabiliriz.”
Haber Merkezi
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.